Dil Seçin

turkce Türkçe

Kurucumuz

Kurucumuz

Kurucumuz Yusuf KONAK

Yusuf Konak, 1957 yılında Van’ın merkezine bağlı Anzaf Kalesi’nin bulunduğu Gölyazı (Mêxkenêr) köyü, “Hacı Rosto Çeşmesi”nde dünyaya gelir.

1964 yılında Sütçü Ömer İpek’in yanında çalışmaya başlar; tam dört yıl taban aşındırır. Hemen bir arka sokağındaki Sütçü Ali Asker Akçap’ın yanına vardığında, yıl 1968’i bulmuştur. TRT müziğinin yollarını seslendirdiği, önlerinde iğde ağaçlarının kokusunu soluduğu, koca yedi yıl geçer.

Aktif, dinamik yılları Ali Asker Usta’nın yanında başlar. Her zaman emeğinin üzerinde bir hakla mükâfatlandırılır. Askerlik görevi, Ali Asker Usta’dan ayrılmasına sebep olur. Döndüğünde üç-beş dükkân ilerisinde ahşap, bağdadî duvarlardan örülü, toprak damlı, eski yapılı bir binaya Ali Asker Usta’nın manevî katkılarıyla yerleşir. “Konak Kahvaltı Salonu”nu açar. Sanata ve Sanatçıya değer verişi, hizmet edişi tâ bu yıllarda tomurcuklanmaya, filizlenmeye başlar.

 Yetmişli yılların sonuna doğru Çiğdem Hanım’a âşık olmuşsa da, fakat ailesini ikna etmek bayağı güç olmuştur. Başta sokaklarının değerli esnaflarından Lokantacı Şeref Şahin, (Yusuf Konak, “Ben, Şeref Şahin’in vasıtasıyla tanıştım bürokrasi ile” demişti, bir keresinde) kolları sıvamış, önayak olmuş, iki yıllık ikna serüveni neticesinde bu mutlu beraberlikleri, evlilikle noktalamıştır.

Takvim yaprakları, 1983’ü gösterdiğinde, Hastane İkinci Cadde üzerinde bir otel yapılır, Çağ Oteli*. Yusuf Konak o ahşap dükkândan buraya taşınır. O yıllarda bir kapısı otelin içine, diğer bir kapısı da halka dönük olarak işler, “Konak Kahvaltı Salonu”nun.

 1983 ile 2000 yılları arası Yusuf Konak’ın parlamak üzere olan yıldızı, çocuğunun bir amansız hastalığı nedeniyle sönük geçmesine sebep olur. Kabuğuna çekilmeye mecbur kılar âdeta. Yusuf Konak işinin ehli bir ustadır. O yıllarda çocuğu için dört yıl Ankaralara varır, özel doktorlara koşar, her ne kadar küçük bir esnaf olsa da paranın su gibi aktığını ifade eder. Maddî ve manevî bir atmosfer soluyarak hayata kazandırdığı çocuğuyla âdeta mutlu olur. Bu arada sanata ve kültüre olan ilgi ve alâkası bir kesintiye bir duraklama devresine girer. Önce evini satar, iki işyerinden biri olan “Çağ Büryan”ı da buna ekler. Tam 4 yıl kirada kalır. Bir hayat mücadelesi söz konusudur.

Yusuf Konak küçücük bir kahvaltı salonunda ama o büyük yüreğiyle başarır. Yepyeni bir hayat kazanır ve kabına sığamaz artık, “Bak Hele Bak Yusuf Konak” olur. Çocuğunun hastalığı iğneden, ipliğe her şeyi sattırdığında, Babasının ve kardeşlerinin desteklerinden güç aldığını her defasında yineler.

Giriştiği mücadelede kazanılan yepyeni bir yaşam ve gözünün nuru çocuğu hayattadır artık. Sağlıklı ve zeki bu çocuğu, Yusuf Konak’ın kim bilir yüreğinin hangi köşesindedir? Çocuk iyileşmiş, satılan evin yerine önce bir can ve ardından daha da iyisi bir ev vermiştir Rabbim onlara. Dükkânın daha da büyüğü, daha da mevkilisi elde edilmiştir. Hepsinden önemlisi çilelerle yoğrulan hamurun mutluluk pastası daha kavi ve daha dirençli yer edinmiştir hayatlarında.

 2000 yılına kadar birçok ünlü Yusuf Konak’ın kahvaltı salonundan gelip geçmiştir. Milenyumu aştığımızda, Yusuf Konak artık basına açılmış, bilmeceler, kültürel ataklar, şiir köşeleri, deyimler, maniler, kahvaltıyla birlikte esen kültürel yelpazeler, ruhi serinlikler sunmaya başlamıştır. Yusuf Konak, yerel ve ulusal basında, medyada kendinden söz ettiren, “Bak Hele Bak Yusuf Konak” olmuştur. Hizmetinin otuzuncu yılını dolduran bu şahsiyet iki ayrı “şeref defteri” açmıştır. Gelen, giden müşteri ve dostları tarafından yazılıp imzalanıyor, fotoğraflar çekiliyor. Defterlerden biri bürokrasiye, diğeri ise halka açıktır

Bu konuda birçok ödül ve plaketler almıştır. Yusuf Konak, Konak Kahvaltıdan başlayan bu serüvenini “Konak Evi” projesiyle sanatsal bir mekâna dönüştürmek, yazarların, şairlerin, ressamların tüm sanat erbaplarının rahatlıkla girip çıkabilecekleri ince, nahif bir ortama kavuşturmak arzusundadır.

Tüm kültürel etkinliklere açık olduğunu belirtiyor. Yeni bir mekânda kahvaltının tüm çeşitlerinin yanında Van tandırı, o anda yapılıp pişirilecek lavaşlar, yayık ayranı, ayran aşı, keledoş, zengeser, hezal pilavı, (köy bulguruyla) murtuğa, gencerük, Van balığı vs. vs. Yöresel tatları sunmak istiyor. Yetkililerden ilgi bekliyor.

 

O artık bugünün ve geleceğin şöhretli günlerine adımlarını atmıştır.